Adına “metro” dendi. Değil.
“Hafif raylı sistem” dendi. Değil.
“Raylı hafif sistem” dendi. Değil.
“Sistem-i hafif raylı” diye adlandıranlar oldu. O da değil.
Bu sistemin nasıl bir sistem içerdiğini “sistematik olarak” isimlendirmek isteyenler, haklı olarak zorlanıyor. Onlara “kolaylık olsun” diye diyeceğimi diyeyim, en önemli eksiğin ne olduğunu belirteyim de, muhataplar bilsin.

Ruh ve Sinir Hastanesi’nden, Yüreğir Akıncılar SON bulan bu guzergsh üzerinde seyr-ü seferlere eden, benim de adını tam olarak bilmediğim raylar üzerinde kayan sistemi sistemsiz, istemsiz olması, görüntü kirliliğine sebebiyet vermesi insanı utandırıyor, usandırıyor, ufaltıyor ve hatta mahcup ediyor..

Adana’ya, Adana dışından geldiniz, sözkonusu sisteme bildiniz.. Yüreğir yönüne doğru giderken, meraklı bakışlarla şehri seyrediyorsunuz.. Tam Yüreğir’e girecekken, “adı kendisinden önde gelen” Taşköprü”yü görüyorsunuz.. Susuzluktan kupkuru olmuş.. Bezgin, soluk, silik, yılgın ve yıkık..

Doğal olarak; “Kartpostal tadı veren ünlü Taşköprü bu mu?” diye, İÇ geçiriyorsunuz.. Rayda kayıp giden tren, biraz daha ilerleyip eski Sanayii Çarşısı üzerinden geçerken, müthiş bir “görüntü kirliliği” ile karşılaşıp, hayretler içerisinde kalıyor, “Adana’ya böyle bir görüntü hiç yakışmıyor.. Kimse buraları görmüyor mu?” sorusu şimşek misali çakıyor beyninizde.
………
O “çirkin görüntü” ile her gün karşılaşan birisi olarak, muhataplara nacizhane önerim şu;

-Ray üzerinde kayan sistemin tüm pencerelerini derhal, ama derhal “siyah film” ile kapatın.. Bunu yaparsanız, Adana’yı “siyah – beyaz film” gibi gösterdiklerinize daha fazla mahcup olmamış olursunuz.

Süleyman CANBOLAT